SEN PİYER
Aziz Piyer ve Paul Kilisesi
İstanbul’daki varlıkları 13. yüzyılın ilk yarısına dayanan Dominiken Rahipleri, Galata Tepesi eteklerinde yükselen ve Aziz Paul adı ile anılan kiliselerinin 1475 yılında camiye (şimdiki Arap Camii) dönüştürülmesi ile burayı terk etmek zorunda kaldılar ve birkaç yüz metre mesafede bulunan taş bir yapıya taşındılar.
Aziz Piyer’e adanan bu yapı küçük olmasına rağmen bölge Hıristiyanlarının ihtiyaçlarına cevap verebiliyordu. Yapı, daha çok işlevi olan bir binanın yapımına karar verilinceye kadar 1603 yılına değin kullanımda kaldı.
Yarım asırdan biraz fazla bir süre sonra, 11 Nisan 1660’da çıkan ani bir yangın bu yapıyı da yerle bir etti. Yeniden onarılan yapı 1731’de tekrar aynı akıbete uğradı. Rahiplerin cesaretlerini kaybetmeyerek aynı yerde beşinci defa inşa ettikleri kilise de bir asırdan az süre ayakta kalabildi.
Yeni Kilisenin İnşaatı
Dominikenler önceki tecrübelerine dayanarak sağlam, emin ve güzel bir kilise yapmak amacıyla 1841’de eski kiliseyi yıktılar. Ayasofya’nın restorasyonunu yapan ünlü mimar Gaspare Fossati’ye başvurdular ve nihayet 1843 yılında Aziz Piyer ve Paul’a adanan yeni kilisenin inşaası tamamlandı. Böylece yüzyıllarca ayakta kalabilecek bir yapıya sahip olundu.
Kilise, neo-klasik stilde, 35 metre uzunluk, 14 metre yükseklik ve 8-10 metre genişlikte dikdörtgen bir alan üzerine inşaa edilmiştir. Büyük sunağın arkasındaki duvar, Cenevizlilerden kalan Galata harabelerinin kalıntıları ile yapılmıştır.
O günkü geçer yaslara uyarınca, kilisenin ön cephesini sokağa vermek mümkün olmamıştır. Bu nedenle giriş mütevazi bir kapı ile sağlanmıştır.
Girişin sağındaCenova’lı heykelıtraş Drago tarafindan renkli mermerden yapılmış olan bir kapı bulunmaktadır. Bu kapı küçük melek başları ve çiçek figürleriyle çevrelenmiş olup, kapının alınlığında Papalık alametleri olan taç ve pallium ile üzerinde meşale taşıyan köpeğin betimlendiği Dominiken Tarikatı arması yer alır. Kapıdan içeri girildiğinde ahenkli bir ortam dikkatleri hemen büyük sunağa çeker, bu muazzam görüntüye oldukça görkemli kristal avizeler ile Korinth üsülü sütun sıraları ve kolonlar eşlik etmektedir. Carrara’lı heykeltıraş Giovanni Isola tarafından yapılan büyük sunak, Efkaristya’yı sembolize eden çeşitli eleman ve sembollerden esinlenerek yapılmıştır. Mermer kabartmalar üzerinde Ahit Sandığı ile İsa’nın ıstıraplarını ve dirilişini sembolize eden figürler bulunmaktadır.
Dönemin mimari geleneklerine uygun olarakhazırlanmış sunağın tam ortasında özenle dekore edilmiş mermerden bir Kutsal Ekmek dolabı yer almaktadır. Bu Kutsal Ekmek dolabı’nın üzerinde Kutsal Ekmeğin konduğu minik bir taht bulunmakta ve mermerden yapılmış altı tane sütunce, üzerindeki küçük kubbeyi ayakta tutmaktadır. Onur bekçiliğini yapan küçük melek figürlerinin biri Adaleti, diğeri ise Tanrı sevgisini temsil eder. Rahibin kutsal ayini kutladığı bölüm, 8 metre çapında bir yarım kubbe ile örtülü olup, hemen altında Meryem Ana’nın resmi bulunur. 1898 yılında kubbenin dört payandasının üzerinde dört Dominiken Papa’nın figürleri resmedilmiştir. Bunlar: Aziz Pius V, beatus Inocentius V, Benediktus XII ve mübarek Benediktus XI’dir. Büyük sunağın tam arkasında 1847 yılına ait Dominiken Serafino Guidotti tarafından yapılmış Aziz Paul ve Petrus’un karşılaşmasını anlatan bir tablo yer almaktadır.
Hiç süphesiz kilisenin en değerli eseri dördüncü sunakta yer alan “Odighitria” yani “Yol Gösteren Meryem” ikonasıdır. Her ne kadar onun buğünkü şekli ile tanzimi çok eski değilse de, 1731 yılında bir yangından kurtarıldığı ve çok özel bir tarihi değere sahip olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Daha sonra ise, ismi bilinmeyen bir kuyumcu tarafından, 120×160 cm ebatlarındaki orijinal tablo, Aziz Meryem’in mantosu altındaki Dominiken rahipler ve bu tarikata mensup kişileri himayesi altında resmeden, gümüş bir kabartma ile kaplanmıştır.
Giriş kapısının pek aydınlık olmayan yanında ise önceki asırdan kalma, haç üzerinde İsa’yı gösteren bir heykel ve karşı koşesinde kupa biçiminde gri mermerden altıgen şeklinde yapılmış bir vaftiz havuzu bulunmaktadır.
Bu kilise hiç bir zaman görkemli bir girişe sahip olmamıştır. Ancak iç kısımdaki sade giriş kapısının hemen üzerinde mimarı tarafından zenginleştirilmiş iki balkon bulunmaktadır. Birinci balkonda Camillo Bianchi’nın eseri olan kilise orgu yer almaktadır (1875). Vaktiyle İtalyan Okulu öğrencilerinin kutsal ayinleri takip ettiği ikinci balkon da bunun üzerindedir.
ARCHIVE
Orta Krallık’ta Tuhaf Karşılaşmalar Çin’deki Hristiyanlar ve Müslümanlar Üzerine İki Podcast (biri İngilizce diğeri Türkçe) …
Malatya Camii ve İzmir Balçova Cemevi Akdeniz Dünyasında Çağdaş Dinsel Mimarlık Konferans Dizisi 2025 – …
Dini Alan|Kutsal Alan Dinlerarası Bir Sohbet Kutsal, inananların genellikle bir dizi ayin aracılığıyla Tanrı’ya ve …
Projeyi yürüten kurumlar: Dost-İ ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi – Sosyoloji Bölümüİşbirliği ile: Depo Pergamon, İtalyan …