İstanbul’da Kuzey Amerika ve Avrupa’dan Dominiken teologları bir araya getirecek ve yerel düşünürlerle diyalog kuracak bir çalışma seminerinde, günümüzün önemli bir meselesi olan Tanrı, mağdurlar ve küresel şiddet üzerine yaptığımız düşüncelerin sonuçlarını daha geniş bir kitleye sunmak istiyoruz.
İnançlılar, özellikle de ilk günah nedeniyle Hıristiyanlar için bir şüphe nesnesidir. Ancak Yahudi geleneği, her şeyden önce, “bu” dünyanın aynı zamanda ilahi yaratılışın, adaletin ve kurtuluşun yeri olduğunu hatırlatır; Tanrı, tarih boyunca en üstün Rab’dir ve bu açıdan, zamanımızı karakterize eden acımasız şiddet, inananlar için bile geleneksel Tanrı kavramının tamamını sorgulamaya itmektedir.
Sessiz ve görünüşte güçsüz bir Tanrı nasıl Kurtarıcı olabilir?
Tanrı’nın, kötülük karşısında kendini sınırlayan bir yüce güç olarak, tüm ilişkilerimizi (kişiler arası, halklar arası ve insanlık ile yaratılış arasındaki) saygılı bir şekilde kendimizi sınırlama açısından yeniden düşünmemizi sağladığını söyleyebilir miyiz?
Daha da ötesi: İnsanların ortaya çıkmasıyla birlikte, Tanrı’nın kaderi, özgür ve egemen bir seçimle (görünürde güçsüzlük içinde ortaya çıkan her şeye kadirlik), insanların ellerine mi kalmıştır?
Etik düşünceyi bütünleştiren, ilahi kavramdan ziyade insan sorumluluğunu merkeze alan bir “Auschwitz/Gazze sonrası teoloji”nin gerekliliğini varsayabilir miyiz?
İşte sizinle paylaşmak istediğimiz, bizim için önemli olduğunu düşündüğümüz bazı tartışma konuları.